Gürültü


İnsanoğlu sosyal bir varlık, ama hayatta en fazla sorunu yine iletişimsizlikten yaşıyoruz. Birbirimizle iletişim kurmaya çalışırken yaşadığımız çaresizce bir iletişimsizlik bu; yüzyıllardır çözemediğimiz. Hayatta bir iz bırakmak, anlaşılmak istiyoruz. Ama illa ki yanlış anlatıyoruz kendimizi, illa ki yanlış anlaşılıyoruz. Attila İlhan'ın dediği gibi:


An gelir,
Ömrünün hırsızıdır.
Her ölen pişman ölür.
Hep yanlış anlaşılmıştır,
Hayalleri yasaklanmış...

Kendimizi anlatmaya çalışırken karşımızdakini dinlemiyoruz. Çoğu zaman dinlediğimizi zannediyoruz ama aslında karşımızdakinin ne demek istediğini duymuyoruz. Kendimizce anlam çıkarmaya çalışıyoruz bir çok şeyden, doğru-yanlış siyah-beyaz olarak bakıyoruz her şeye. Gri tonları beynimizin en arkalarına atıp kendimizce yok etmişiz çoktan. Kulağımızdaki sesler anlamlı ifadeler olmaktan ziyade birer gürültü haline gelmişler tam da bu nedenlerle. 

Çok fazla gürültü var, duyamıyorum.



İnsan hiç empati yapmıyor bazen. Bazense gereğinden fazla empati yapıyor. Bazen hiç konuşmuyor, konuşmak istemiyor, sessizlik güzel şey. Bazen konuşuyor ama anlaşılacağından emin değil. Konuşmak, hatta bağırmak istiyor bazen ama anlatacak, anlayacak kimse yok. Dinlemek çoğunlukla güzel şey ama ya yanlış anlarsam korkusu var bazen. Bazen susuyor, yanlış anlatırsam diye. Bazen yanlış anlatıyor ama aslında anlatmak istediği şey doğru anlaşılıyor, hep öyle olsa ya. 

Cevaplar var sonra... Cevap verebildiklerimiz, veremediklerimiz, cevap beklediklerimiz, cevap aradıklarımız... Bazen sadece nasıl cevap vereceğini bilemediği için susuyor insan. Bu sessizlik en pişmanlık verici olanı.




top