Şirin - Çılgın

    
      
Hayatımızda pek çok şirin şeyle karşılaşabiliriz: Şirin insanlar, şirin olaylar, şirin eşyalar... Aynı zamanda çılgın şeylerle karşılaşmamız da gayet olasıdır: Çılgınca düşünceler, çılgınca davranışlar, çılgın kalabalıklar... Bu ikisinin bir araya geldiği durumlar ise nadiren bulunur. Nadiren de şirin - çılgın, çılgın - şirin şeylerle karşı karşıya gelebiliriz.

Zaman zaman filmler gelir aklıma: replikler, sahneler, bölümler, aktörün gülüşü, aktristin bakışı. Evet, doğru bir sonuca vardınız, film izlemeyi çok severim. Ama daha da sevdiğim bir şey varsa; o da çok sevdiğim bir filmi ikinci kez seyretmektir, sonra belki üçüncü kez... Neden biliyor musunuz? Çünkü ilkinde tamamen konuya odaklanır ve bazı ayrıntıları gözden kaçırırsınız. İkinci izleyişinizde ise konuya tamamen hakim olduğunuzdan kendinizi ayrıntılar denizine olduğu gibi bırakabilirsiniz. İşte o zaman yakalarsınız onları: daha önce gözden kaçırdığınız bakışı, o gülüşü, daha önce önemsiz gelip atladığınız o repliği... Aynı şey kitaplar için de geçerlidir.

Bana çok sevdiğin bir filmi ya da kitabı anlat deseler, konusundan ziyade o ayrıntıları anlatırım. Hoşuma gidip defterime not alarak ölümsüzleştirdiğim o replikten bahsederim. Atmosferi şöyleydi derim, bir sokak vardı ışıl ışıldı derim. Çünkü zaten bana bu soruyu soran kişi, filmin ya da kitabın konusunu açıp herhangi bir web sitesinden de okuyabilir pekala. Bense ona bambaşka şeyler anlatmalıyım. İşte bu nedenle önemlidir ayrıntılar benim için.

Geçenlerde yine böyle yatağıma yatmış düşünürken, hayatımda bana hem şirin hem de çılgınca gelen sahneler belirdi gözümün önünde birer birer. Bu konuda bir yazı yazmalıyım diye geçirdim içimden. Bu sahnelerin ortak noktaları evlilik teklifi veya ilan-ı aşk içeriyor olmaları.



Yıllar önce Büyük Umutlar'ı (Great Expectations) okurken hayatımda okuduğum (dolayısıyla hayal ettiğim) en şirin ve aynı zamanda en...en emri vaki nikah törenlerinden birisine şahit olmuştum. Aranızda benimki gibi Büyük Umutlar müptelaları varsa karakterimiz Wemmick'i iyi bilirsiniz. O sahneyi ana karater Pip'in ağzından aktarıyorum sizlere:


Tam alana vardığımızda Wemmick birdenbire "Aa, şurda bir kilise var!" dedi. Bunun şaşılacak bir yanı yoktu. Ancak Wemmick aklına çok parlak bir buluş gelmiş gibi, "Hadi girelim bari" diyince şaşırdım.

Çevremize bakınırken Wemmick ceplerini karıştırıyor, bir şeyler araştırıyordu. Kağıda sarılı bir şey çıkardı: "Hoppala!" dedi. "Bakın burada bir çift eldiven var. Takayım bari."

Wemmick, "Hoppala!" dedi yeniden. "Miss Skiffins de buradaymış! Evlenelim bari.

Biraz sonra da papazla yardımcısı geldi. Her şeyi hazırlıksız, rastgele yapıyormuş numarası yapan Wemmick'in törenden önce cebinden bir şey çıkararak, "Hoppala! Şu yüzüğe de bakın! Hadi takalım bari!" diye mırıldandığını duydum.

Sundurmaya çıktığımızda Wemmick oltasını zafer kazanmış gibi omzuna vurarak, "Eyy, Bay Pip? Bizim düğün alayı olduğumuza kim inanır, söyleyin bana?" dedi. Ardından neşeyle güldü.



En sevdiğim filmlerden bir tanesi olan Sen Uyurken (While You Were Sleeping) pek çok şirin replik ve sahneye sahip ama içlerinden en şirini olarak seçtiğim bir tanesi var ki o ayrı şirin. Esas kızımız Lucy hastanede komadan yeni çıkmış Peter'la evlenmek üzeredir, ancak aslında onun erkek kardeşi Jack'i sevmektedir. Bunu tam nikah kıyılmak üzereyken aileye anlatmaya başlar. Sandra Bullock o kadar şirindir ki bu sahnede:

Lucy: Ben oğlunuza aşığım.
Peter ve Jack'in babası: Biliyorum.
L: (Peter'ı işaret ederek) Ama buna değil.
L: (Jack'i işaret ederek) Diğerine.


 

Aklımdaki bir diğer sahne ise tüm klişeliğine rağmen yine de oldukça beğendiğim Aşk Her Yerde (Love Actually) filminden. Fazla söze gerek yok, fotoğraf aşağıda:



En iyi arkadaşının karısına umarsız bir şekilde aşık olan bir adam, yılbaşında kızın kapısına gider ve hayatımda gördüğüm en şirin ve masum yollardan biriyle ona olan sevgisini gösterir.



Yıllar önce bir başka filmde, The Wedding Singer'da ise esas oğlan esas kıza uçakta gitar çalıp "Grow Old With You" şarkısını söyleyerek ilan-ı aşk etmişti. Uçak ve gitar ikilisini es geçebiliyorum ama şarkı seçimini asla!






En şirin - çılgın olanını ise en sona sakladım. Çılgınlık kısmı daha ağır basıyor kuşkusuz. Bu seferki sahne bir film ya da kitaptan değil, sadece bir kaç dakikalık bir klipten. Bon Jovi'nin "All About Loving You" şarkısını ve klibini hatırlarsınız umarım. Klip süresince genç bir erkeğin kendini gökdelenin tepesinden attığı andan itibaren, ağır çekimde düşüşünü izliyoruz. O düşerken, aşağıda kalabalık toplanır, dehşetle bu düşüşü seyrederler. Derken ağır çekimde kalabalığın ortasına erkeğin sevgilisi koşarak gelir. Tam erkek gitti gider derken, erkek paraşütü açar ve bir de ne görelim, işte:



"Benimle evlenir misin?" yazar paraşütün altında. Sonra kızla erkek birbirlerine sarılırlar ve klip biter.



Böyle çılgınca ve şirince olaylarla bir ilişkiye başlamak ya da bir başlangıç yapmak nasıl olurdu diye düşünüyorum ve düşünemediğimin farkına varıyorum. Ben bu konuda fazla normalim galiba. Kuşkusuz böyle şeylerle karşılaşmak çok değişik deneyimler olurdu ama ben kendi hayatımda ister miydim böyle şeyler? Ona pek emin olamıyorum işte!


NOT: Yılbaşı gelip çatmış bile. Herkese mutlu seneler :)
       
        

0 yorum var :):

Yorum Gönder

top