Hüzünden komediye...



"Yeniden iyi biri olmak mümkün."

Bu cümleyi Uçurtma Avcısı'nı okumuş olanlarınız ya da filmini izlemiş olanlarınız varsa iyi bilir. Kitabın ve filmin en önemli repliğidir. Hemen hemen tüm hikaye de bu replik üzerine kurulmuştur. Ben henüz filmini izlemedim, kitaptan uyarlanan filmlerin daima önce kitabını okuma yanlısı olduğum için. Ancak, kitabı tek kelimeyle "mükemmel"di diyebilirim. Ölmeden önce okunması gereken kitaplardan, yalnız hüzün sevmiyorsanız "Uzak durun!" derim. Zira bir hayli hüzünlü, kitap boyunca gözyaşlarımı zor tuttum diyebilirim. Bu noktadan sonra kitapla ilgili anlatacaklarım içerik hakkında az da olsa bilgi verebileceği için, kitabı okumamış olanlar varsa aşağıdaki paragrafı atlayıp, öyle devam edebilirler okumaya.

Kitapta Emir ve Hasan isimli, Afganistanlı iki çocukluk arkadaşının geçmişten günümüze hayatlarından kesitler sunuluyor. Emir hayatının bir döneminde Hasan'ın başına gelen ve müdahale etmediği bir olay için yıllarca suçluluk duygusu içinde kıvranıyor. Kitabın en can alıcı kısımları da bu olayın yaşandığı kısımlar zaten. İnsan, insan olduğuna kahrediyor. "Ben olsam ne olursa olsun engel olurdum, bir şeyler yapardım!" diye haykırıyorsunuz içinizden.

Bu hüzünlü hikayeyi anlatırken benim de bu denli kötü olmasa da şahit olduğum bir olay, akabinde olaya müdahalem ve yaşadıklarım geldi aklıma. Yazdığım yazıyı hüzünden komediye dönüştüren şeyin ta kendisi de bu zaten.

Günlerden bir gün Cevahir AVM'nin yemek katında bir fastfood restaurantında, yemek almak üzere sırada bekliyordum. Tek başımaydım, benim önümde 20'li yaşlarında bir erkek var. Sabırsız ve gergin bekleyiş, bilirsiniz. Tam bu esnada başka bir erkek yavaşça önümdeki kişiye yaklaştı, önce "Eyvah! Kaynak yapmaya kalkacak, işin yoksa tartış!" dedim içimden. Sonra bir baktım o yaklaşan kişi elini önde bekleyen kişinin arka cebine atmış, cüzdanını almaya kalkıyor. Ben bunu görünce şaşınlıktan ağzım bir karış açıldı tabii. Etrafıma baktım, benden başka gören kimse yok. Göz göre göre çocuk cüzdanını çarptıracak, ne yapacağımı bilemez bir halde kalakalmış halimi varın siz tahmin edin. Bu durum karşısında sessiz kalamadım ve cüzdanı almaya kalkan çocuğun koluna yapıştığım gibi bağırdım: "Napıyorsun sen ya?" Bu sırada cüzdanı kaptırmasına ramak kalan çocuk da döndü ve bunlar başladılar gülmeye.

O an jeton düştü, zaten bunlar da izah etmeye başladılar. Meğer cüzdanı çarpmaya kalkan çocuk, sırada bekleyenin arkadaşıymış. Kendince bir şaka yapmaya kalkmış. "Ama ne şaka!" dedim içimden. Benim elimde laptop çantası falan var, şakayı yapan çocuk "Bir an çanta kafama inecek, eyvah! diye geçirdim içimden çok korktum." falan dedi ama bunlar nasıl geyiğini yaptılar kaç dakika. "Duyarlı bir vatandaş olmanın bedeli bu galiba!" diye geçiriyorum ben de, şuna bak maskara olduk. Hayır, ben nereden bileyim arkadaşı olduğunu, şaka yapmaya kalktığını falan. Yüreğime inecekti az kalsın, cüzdan göz göre göre gidiyor diye.  Sonunda ben de bu ikiliye katıldım ve biraz güldük ama yine de bayağı bir bozuldum yani ne yalan söyleyeyim.

Bu da böyle bir anımdır. Ama "Yine olsa ne yaparsın?" diye sorsanız, yine olsa yine aynısını yapardım. Ne olur ne olmaz, ya gerçek hırsız çıkarsa. Keşke herkes bu kadar duyarlı olabilse...



0 yorum var :):

Yorum Gönder

top